EGE Toplantısı’nda İzmir’deki Girişimcilik Ekosistemi Konuşuldu
30 yıldır bir markaya dönüşmüş olan; bilim, siyaset, ekonomi, kültür, bürokrasi ve iş dünyasından birçok temsilciyi genç iş insanlarıyla buluşturan EGİAD-Ege Toplantısı, pandemi sebebiyle online gerçekleşti. Üyelerini farklı alanlardaki konuklarıyla birinci elden bilgilendiren, ülke gündemini masaya yatırarak farklı bakış açılarıyla tanıştıran EGİAD Ege Toplantısı’nın bu kez konuğu TÜSİAD Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği Başkanı Simone Kaslowski oldu.
EGİAD Ege Genç İş İnsanları Derneği tarafından düzenlenen 79. Ege Toplantısı 100’ün üzerinde iş dünyası temsilcisinin katılımıyla gerçekleşti. İZTO İzmir Ticaret Odası ve EGİAD Danışma Kurulu Başkanı Mahmut Özgener ve TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski’nin yer aldığı etkinlik, EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Aslan’ın açılış konuşmasıyla başladı.
Pandeminin yarattığı sosyo ekonomik krizi değerlendirerek konuşmasına başlayan EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Aslan, “Sosyo-ekonomik yapı üzerinde oluşan olumsuz etkinin altından nasıl kalkılacağı hala cevap bulunamayan bir soru” dedi. Aşı geliştirme çabalarının umut vaad ettiğini ve aşı geliştirenlerden birinin Türk olmasının gurur verici olduğunu da ifade ederek, “Gerekli eğitim ve şartlar sağlandığında insanlarımızın neleri başarabileceğini bir kez daha görmüş olduk. Sağlık sistemimizi daha iyi olması için neler yapılacağını konuşabiliriz ama şurası bir gerçek ki, sahip olduğu sağlık altyapısıyla Türkiye, birçok ülkeden çok daha iyi bir sınav verdi” diye konuştu. Pandeminin çalışma yaşamına getirdiği bazı avantajlar olduğunu da belirten EGİAD Başkanı Aslan, salgın öncesinde küçük adımlarla ilerlenen uzaktan ve teknoloji tabanlı çalışma sisteminin artık hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldiğini vurgulayarak, “Dijital dönüşümün çalışma ortamı, çalışma mevzuatı, şirket içi iletişim ve paydaş ilişkilerini bu kadar etkilediği bir dönem yaşamamıştık. Salgın sonrası yeni normalde dijitalleşmenin getirdiği kolaylıklar ve çalışma biçimlerinden tamamen vazgeçip eski usuller ve kalıplar içine sığmanın mümkün olmayacağını öngörebiliyoruz. İnsanların beyin gücünü fiziksel sınırlar olmadan işe katabildiği yenilikçi çalışma modelleri, çalışma kültürümüzü dönüştürmemiz gereken bir alan olacak” dedi. Pandemiden en çok mikro ve küçük ölçekli firmaların etkilendiğini de kaydeden Aslan sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Özellikle işyeri kapatmalarının ve istihdam kayıplarının en az seviyede tutulması için çalışma hayatının derinden etkilendiği sektörlere desteklerin devam etmesi büyük önem arz ediyor. Bu doğrultuda ekonomimizin bulunduğu yerden kalkması için finansmana ihtiyacımız olduğu çok açıktır. Bunun için yerli sermayemizin yanı sıra dışarıdan kaynak bulunması da şarttır. Yakın bir zaman dilimi içerisinde ekonomi yönetiminin tepesinde yapılan değişimleri, bu yönde atılacak adımların habercisi olarak yorumlayabiliriz. Merkez Bankası başkanlığına ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yeni isimlerin gelmesi, hukuk alanındaki reform söylemleri; uluslararası finans alanındaki dünya çapında yatırımcılara yeni mesajlar vererek, tekrar Türkiye’ye çekme stratejisinin ilk adımları gibi gözükmektedir. Bu dönemde TCMB’ye güvenin tekrar tesis edilmesi, kurun yükselişinin ve dalgalanmasının dengelenmesi, enflasyon artışının yavaşlatılması ve yüksek faiz nedeni ile Türkiye’ye sıcak para girişinin olacağı düşünülmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki; sıcak para gelirken sıcak, giderken de çok soğuktur. Yani geçici ve emaneten gelen bir paradır. Asıl olan nüfustaki işgücü arzının kaliteli şekilde arttırılması ve yüksek katma değerli rekabetçi üretim yapılabilmesidir. Ancak bu ekonomik yapı, hem ulusal hem fiziki hem de entelektüel sermayeyi ve neticesinde toplumsal refahı arttırabilir. İhracat verilerimizi incelediğimizde ise, yüksek katma değerli üretimi görememekteyiz. Ürün başına değer artışını değil, miktar olarak satış artışını görmekteyiz. Öyleyse, yeniden yapılanma ya da reform dönemi olarak adlandırılan bu dönemde sadece şirketlerimizin küresel salgından sağ çıkması değil, bu çıkışın yüksek rekabet gücü ile birlikte olmasının sağlanması gereklidir.” İzmir’deki girişimcilik ekosistemine de değinen Aslan, 2011 yılından bu yana girişimcilik konusunun EGİAD gündeminin en üst sıralarında tuttuklarını, EGİAD Melekleri aracılığıyla bu alandaki faaliyetlerin en üst düzeyde gerçekleştiğini kaydederek, “Her geçen yıl üzerine farklı projeler ilave ederek farkındalık yaratmaya, eğitimler vermeye, girişimcilik ve melek yatırımcılık kavramlarının yayılımını sağlamaya yönelik faaliyetler yapıyoruz. İzmir’in ve Ege Bölgesi’nin Hazine Müsteşarlığı’ndan akredite ilk Melek Yatırım Ağı olan EGİAD Melekleri Yatırım Ağı 2015 yılına kurulmuştur. Aynı zamanda Türkiye’de iş insanları derneği olarak bir STK bünyesinde kurulan ilk akredite melek yatırım ağıdır. EGİAD Melekleri bugüne kadar 1500’den fazla girişimci ile temas kurmuş, 23 girişimci-melek yatırımcı toplantısı organize etmiş ve 14 girişim projesine yatırım yapmıştır. Bunların yanı sıra birçok girişimciye mentorluk desteği de sağlamaktadır. Şehrimizde ve ülkemizde girişimciliğin yaygınlaştırılması ve geliştirilmesinin desteklenmesi çok önemlidir. Bu kapsamda, bölgede girişimcilik konusunda önemli bir referans noktası olmuş olan EGİAD; birçok ulusal ve uluslararası paydaş ile Ege Bölgesi’ndeki girişimciliği geliştirmek için iş birlikleri yapmaktadır” dedi.
İZTO – İzmir Ticaret Odası ve EGİAD Danışma Kurulu Başkanı Mahmut Özgener ise, dijital dönüşümün yaygınlaştığı, otomosyan ve robotların üretimde artan ağırlığı ile dış ticarette bölgeselleşme gibi eğilimlerin hızlandığı bir dönemden geçildiğini vurgulayarak konuşmasına başladı. Pandemi sürecinin etkilerine de değinen Özgener, bu süreçte Türkiye’nin ekonomide geliştirilmesi gereken alanlarda bekleme lüksü olmadığının da altını çizdi. İzmir’in gelişimine önem verdiklerini belirterek, İzQ Girişimcilik ve İnovasyon Merkezi’nin çalışmalarına da dikkat çeken Özgener sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Ülkemiz bir süredir, kaliteli ve sürdürülebilir büyüme platosuna geçemediği için kişi başına gelirini artıramıyor. Bunun için teknolojinin inovatif kullanımı, daha vasıflı işgücü, daha kaliteli bir kurumsal altyapıya ihtiyaç duyuluyor. Pandeminin bölgesel olarak farklılıklar yaratması noktasında, İzmir için de önemli fırsatlar mevcut. İzmir mevcut imalat altyapısı, dış ticaretteki ağırlığı, girişimci kültürü, eğitimli işgücü ve sosyal gelişmişlik düzeyi ile teknoloji tabanlı girişimler için en uygun şehirlerden bir tanesi. İzmir Ticaret Odası olarak girişimciliği bir gelişim alanı olarak görüyoruz. Pandemi sonrası süreçte geliştirilmesi gereken yeşil ekonomi, teknolojik inovasyon, dijital dönüşüm konuları, girişimcilik eko-sistemi içinde geliştirilme imkânı olan alanlar. Girişimcilik Ekosistemi Çalışma Grubu tarafından ortaya konulan “girişimcilik ekosistemi sıralamalarına Türkiye’den bir şehrin sokulması” amacı bizleri oldukça heyecanlandıran bir konu. Biz de göreve geldiğimiz ilk günlerde bu şehrin “İzmir” olması için bir hedef koyduk. Projelerimize de bu çerçevede şekil veriyoruz. İnovasyon Merkezi ile Ar-Ge yapan şirketleri İzmir’e çekmek ve kente getirecekleri teknolojik altyapı ve uluslararası bağlantılar ile İzmir’in inovasyon kentine dönüşümünde bir cazibe ortamı yaratmayı hedefliyoruz. İzmir içerisinde EGİAD gibi ekosistemde aktif olarak yer alan kurumlar ile güzel bir sinerji yakaladık. Bu sinerjiyi İzmir dışına da taşırarak gücümüze güç katmak istiyoruz. Silikon Vadisi gibi girişimciliğin merkezi olan bir bölgede de ağınızın bulunması ekosistem için oldukça önemli. Birlikte yürüteceğimiz projeler ile İzQ girişimcilerimiz için Silikon Vadisine uzanan bir başarı hikayesi yaratabileceğimiz inancındayım. İzmir bu anlamda birçok avantaja sahip. Ilık iklimi, güvenli şehir yapısı, erişilebilir kurumları ile dijital göçebelere çalışmaya elverişli bir ortam sunuyor. Girişimci vizesi uygulaması, oturma ve çalışma izni alınmasında kolaylaştırıcı hizmetler sunulması ile pandemi sonrası dönemde İzmir’i dijital göçebeler için bir cazibe merkezi haline getirebiliriz.”
Online gerçekleşen etkinliğe ABD’den katılan TÜSİAD Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği Başkanı Simone Kaslowski ise, Türkiye ekonomisinin normalleşmeye, şeffaflaşmaya ve ekonomi politikalarının sadeleşmeye olan ihtiyacının net olduğunu belirterek, “Her ne kadar 1.5 ay evvel atılmaya başlanan rasyonel adımlarla ekonomide görece sakinleme işaretleri görüyor olsak da, henüz yolun başında olduğumuzu hatırlatmak isterim. Bir taraftan yanı başımızda, Avrupa ekonomisinin pandemi kaynaklı yeniden bir baskılanma sürecine girmesi, bir taraftan da içeride hızla enflasyonla mücadele ihtiyacının olması, önümüzdeki kısa vadede doğru adımlarla geçmemiz gereken çok kritik ve bir o kadar da zorlu bir sürece işaret ediyor. Hem ekonominin hem de iktisat politikalarının doğru işleyebilmesi için olmazsa olmazın güven olduğunu hatırlatmak isterim. Son dönemde atılan adımları memnuniyetle karşılarken, bu zorlu dönemin de henüz başında olduğumuzu ve yeniden ekonomide güven sağlamanın uzun bir zaman alacağını bilerek, rehavete kapılmadan doğru adımlarla devam etmeliyiz. Daha önce pek çok kriz yaşamış, bunları yönetmiş ve atlatmış bir ülke ve iş dünyası olarak, umutsuzluğa kapılmadan gereken disiplinli adımları atmalıyız. Uzun vadeli stratejilere yöneldiğimiz, rasyonel bir yönetim benimsediğimiz, temel hak ve hürriyetler konusunda daha fazla özgürlükçü bir çizgiye geldiğimiz taktirde ülkemizin, toplumumuzun enerjisini verimli ve yapıcı bir yöne sevk edebileceğimizden eminim” dedi.
Pandeminin hızlandırdığı dijital dönüşüm sürecine de değinen Kaslowski, “Uzaktan çalışmanın yaygınlaşması, özellikle yazılım alanında ülkemizin her yerinden gençler için istihdam olanakları sağlanması için bir fırsattır. Bu fırsatı değerlendirebilmek için günümüzde ihtiyaç duyulan becerileri karşılamanın yanı sıra, gelecekte ihtiyaç duyulacak beceriler için de bugünden hazırlık yapmamız gerekiyor. Yaptığımız işler yıkıcı teknolojilerle baştan aşağı değişirken, insanımızın bu değişime uyumu ve istihdamı için eğitim kurumları-iş dünyası diyaloğu ve birlikte hareket etmek kritik önemde. Tüm eğitim kademelerinde eğitimin niteliğinin dijital dünyanın gereklerine göre geliştirilmesi, bilimsel altyapının güçlendirilmesi ve insan kaynaklarına yaşam boyunca doğru yatırımın yapılması gerekiyor” diye konuştu.
İzmir’in girişimcilik konumlandırılmasına yönelik değerlendirmede de bulunan Kaslowski, “Türkiye’nin girişimcilik ekosisteminin gelişmesine yönelik yürüttüğümüz çalışmalarımızı, son iki senedir EGİAD’ın desteği ile Ege Bölgesi’ne yayarak, yerel ekosistemlerin gelişimini Ege’den başlayarak desteklemeyi hedefledik. Bunun için geçtiğimiz iki senedir TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var! Ege programını büyük bir şevkle yürütüyor, İstanbul’daki programa paralel olarak Ege Bölgesi’nden başvuran genç girişimcileri buradaki mentor ağı ve ekosistem ile buluşturuyoruz. Bu çalışmaları İzmir Büyükşehir Belediyesi ile geliştirdiğimiz iş birliği ile de pekiştirmeyi amaçladık. İzmir’de bir Girişimcilik Merkezi kurulması ve şehrin öncelikli sorunlarına girişimcilerin çözüm üreteceği bir program tasarlanması için yürüttüğümüz çalışmaların sonuna geldik. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in desteği ile 2021 başında açılması planlanan merkezin sadece İzmir’in değil Ege Bölgesinin birçok sorununa girişimciler eliyle çözüm bulunmasını sağlayacağına inanıyoruz. Bu proje belediyelerin girişimcilik ekosisteminin gelişiminde nasıl kritik bir rol oynayabileceklerini göstermek açısından da tüm belediyelerimize örnek teşkil edecektir” dedi.